Samsunda Şelale GölAlan
Samsun’un son keşfedilen cennet mekanlarından birisi Gölalan. Şehir merkezine oldukça yakın mesafedeki bu gizli cennet, doğa severlerin yakın ilgisiyle birlikte gün geçtikçe popülarite kazanmaktadır. Canik sırtlarında, eski Samsun-Kavak karayolu üzerinden ulaşılabilen Gölalan köyü, yemyeşil doğası, çeşit çeşit kiraz ağaçları, cana yakın halkı ve boy boy şelaleleriyle mutlaka gezilip görülmesi gereken bir köşe.
Samsun kent merkezinin doğusunda kıvrılarak yükselen, vadi ve tepelerden geçen 15 kilometrelik orman ve dağ manzaralı yol tamamıyla asfalt. Bu sayede ulaşım son derece rahat ve zevkli. Bir süre sonra “Gölalan” tabelasının gösterdiği kısa yolu takip ederek köye ulaşıyorsunuz. Yol kenarında panoramik köy manzarasını tepeden izleyebilmek için oldukça uygun seyir noktaları bulabilirsiniz. Kiraz ağaçları arasında dağınık bir yerleşime sahip köyün camisinin avlusunda asırlık bir selvi ağacı da bulunmakta.
Şelaleler ise Gölalan Köyü’nün hemen yanı başından geçen dere yatağı üzerinde yer almakta. Yolun bundan sonrasında ise yakın mesafedeki vadiye yaya olarak inmek ve şelaleleri görmek üzere dere boyunca yürümek gerekiyor. (Bu noktada parkurda su geçişlerinin olduğunu hatırlatır, çoraplarınızın veya ayakkabılarınızın ıslanmasını istemiyorsanız yanınızda plastik çizme, sandalet veya uygun terlikler götürmenizi tavsiye ediyoruz.) Şelalelerin konumu konusunda rehberlik için ise köy sakinlerinden bilgi alabilirsiniz. Yöre halkı dere boyunca birçok noktada görülmeye değer irili ufaklı şelaleler olduğunun altını çizse de, biz bu yazımızda kısıtlı zamanımız gereği birbirine yakın mesafedeki iki şelaleyi sizlere tanıtacağız.
Şelalelerin ilki köye oldukça yakın. Sesiyle huzur veren derenin kenarında kısa bir yürüyüşün ardından, yaklaşık 5 metre yüksekten düşen suyun güzelliği karşılıyor bizi. Yaz aylarında bile şelale debisi oldukça tatminkar. Şelalenin bulunduğu bölgede bir de kaynak suyu bulunuyor. Manzaranın tadını çıkarırken dinlenmek ve fotoğraf çekmek günlük hayatın tüm stresinden uzaklaştırıyor bizleri. Bir süre daha oyalandıktan sonra dere yatağı boyunca suyun akış yönüne ters istikamette ilerliyoruz. Kah kıyı patikalardan, kah su içerisinde ilerlerken derinleşen vadi boyunca yeşilin güzelliğine doyuyorsunuz adeta. Bölgede oldukça sık rastladığımız şimşir ağaçları çekiyor dikkatimizi. Peyzaj alanlarında sıkça kullanılan bu süs bitkisi burada doğal ortamında yetişiyor. Söylediklerine göre zaman zaman botanikçiler gelip buralardan şimşir fidanları alırlarmış.
Yürüme hızıyla yarım saat kadar sonra, vadinin sarp bir kanyon halini aldığı bir kesimindeki açıklık çekiyor dikkatimizi. Oraya vardığımızda olanca gürültüsü ve ihtişamıyla başka bir şelale yolumuzu kesiyor. Yaklaşık 10 metre yükseklikten küçük bir göle akan suyun haşmeti ve etrafındaki heybetli kayalar adeta gövde gösterisi yapıyor bizlere. Uçsuz bucaksız bir yeşilliğin ortasındaki bu doğa harikasının yanı başında olmak, ıssız ada filmlerindeki şelale sahnelerini canlı canlı yaşamak gibi adeta. Henüz kirlenmemiş olan bu akarsuya girip serinlemek ise doğayı daha yakından hissetmenin başka bir yolu.
Böylesine güzel bir ortamın nasıl olup da daha önce keşfedilmediğine şaşırıyor insan. Başkaları da görmeli diye geçiriyorsunuz içinizden. Sonra düşünüyorsunuz; bu atmosfer eğer güney illerinden birinde olsaydı, tüm Türkiye mutlaka tanıyor olurdu. Bizce bu coğrafya bir an önce valilik turizm envanterine alınmalı, korunmalı, tanıtılmalı ve mutlaka yatırım yapılmalı. Muğla Fethiye’de yer alan “Saklıkent kanyonu” bugün ne kadar popüler ve önemli ise bizce Gölalan şelaleleri de aynı potansiyeli taşımaktadır. (Samsunlife.net)
Henüz Yorum Yok
Yorum Gönder